3 Şubat 2010 Çarşamba


Katıldıkları yarışma programında tanışan Hakan ve Gizem evlilik yolunda.

'Var mısın Yok musun?' yarışmasıyla tanınan ve daha sonra dizilerde oynamaya başlayan Hakan Hatipoğlu, Habertürk'te Oylum Talu'nun programına konuk oldu.

Hatipoğlu, yarışmada tanıştığı ve arkadaşlığını ilerlettiği Gizem ile evlenmeyi düşündüklerine ifade etti. Yarışmada para ödülünün dışında Gizem'i de tanıma fırsatı bulan Hakan Hatipoğlu, "O benim için bambaşka. Sorduklarından ben her zaman için benim için para değil, Gizem'i kazanmak çok daha büyük bir güzellik" diyerek belki hayat boyu sürecek bir şey olmasından dolayı mutlu olduğunu ifade etti.

Bu sözlerle evliliğe işaret eden Hatipoğlu, "Neden olmasın? Hayırlısı herşeyin" diyerek henüz yüzük takmadıklarını belirtti ve "Çok iyi bir kız çok iyi bir insan. Tabi ailesinin, onların da teveccühü. Hayırlısı herşeyin" şeklinde konuştu.

Yarışmaya para kazanmaktan çok eğlenmek için katıldığını anlatan Hatipoğlu, "Gittikten sonra orada olmanın hakkını vermeye çalıştım. Para da benim için bir ödül oldu gerçekten" diye konuştu.

İşte Derin bebek


Manken Pınar Tezcan, Temmuz 2009'da işadamı Kerem Özçapkın ile evlenmişti.

Nikah masasına oturduğunda 3.5 aylık hamile olan Tezcan, Derin adını verdiği kızına kavuştu. Geçtiğimiz hafta Amerikan Hastanesi'nde dünyaya gelen Derin Özçapkın 3 kilo 600. Pınar Tezcan " Annelik beni çok duygusal yaptı. her şeye ağlayasım geliyor" dedi.

Deniz Seki'nin ehliyetine el kondu


Şarkıcı Deniz Seki'nin ehliyetine alkollü araç kullandığı için 6 ay süreyle el konuldu.


Sabah gazetesinin haberine göre, uyuşturucu yüzünden geçen yıl 24 Şubat'ta tutuklanan Seki, 4 ay önce şartlı tahliye olmuştu. Hapishaneden çıktıktan sonra evinden pek dışarı çıkmayan sanatçı önceki gün sabaha karşı 04.30 sıralarında cipiyle gezerken, Karaköy'de trafik polislerince durduruldu. 0.88 promil alkollü olduğu belirlenen Seki'nin ehliyetine el konuldu.

Hastalıkta Sağlıkta şarkısıyla kutladı


Geçtiğimiz gün sevgilisi Öner Akgün için bir doğum günü partisi düzenleyen Ece Erken, “Mustafa Ceceli’nin şarkısını ikimiz de çok seviyoruz. O şarkıyla sürpriz yaptım” dedi.
ECE Erken, sevgilisi için düzenlediği doğum günü partisinin detaylarını anlattı: “Öner, baş başa yemek yiyeceğimizi sanıyordu. Oysa ona sürpriz bir parti hazırlamıştım. Mekana geldiğinde benim ve davetlilerin yüzünde Öner’in maskesi vardı. İçeriye girerken Mustafa Ceceli’den ‘Hastalıkta Sağlıkta’ şarkısını çaldırdım.” Sevgilisine bir diğer sürprizinin mekânda dansöz Nuran Sultan’ı çıkarması olduğunu anlatan sunucu, evlilik konusunda ise şunları söyledi: “Evlilikle ilgili konuşmak için henüz çok erken. Öner çok pozitif, olumlu biri. Allah bizi nazarlardan saklasın. Tabii ki kimse ayrılmak için bir araya gelmez. Öner’le çok mutluyum. İkimizin ailesi de bu ilişkiyi onaylıyor. Doğum günü partisinde de ailelerimiz oradaydı zaten. Bizi destekliyorlar.”

47 bin kişi arasından seçilen tek Türk oyuncu


Hayat Bilgisi adlı dizide ' Kopil Ali ' olarak tanınan Serhan Arslan, Berlin Film Festivali kapsamında gerçekleştirilen Talent Campus'e davet edildi

128 ülkeden toplam 47 bin kişinin başvurduğu eğitim çalışmasına bugüne kadar sadece üç Türk kabul edildi. Bu yıl dünya çapında yapılan elemenin ardından 150 kişi arasına girmeyi başaran Arslan, 10 gün boyuncu sinema sektörünün önemli yönetmenleri ve yapımcılarıyla hem çalışma hem de tanışma fırsatı bulacak.

Serhan Arslan geçtiğimiz yıl da San Francisco Actors Center'de kabul edilmiş ve 6 ay süreyle Sean Penn , Shelley Mitchel gibi ünlü isimlerden oyunculuk üzerine ders almıştı

14 Şubat düeti


Sevgililer Günü için yazdığı “Ben Bir Adam/Kadın Sevdim” şarkısını Burcu Güneş’le seslendiren Selami Şahin, bu romantik esere klip çekti.

Beşiktaş Anadolu Lisesi’nde çekilen klipte usta oyuncu Müjdat Gezen de rol aldı.

Aileler tanıştı


Seçkin Piriler, dört yıldır birlikte olduğu Duman grubunun solisti Kaan Tangöze ile evlenmeye hazır olduklarını söyledi.
Önümüzdeki aylarda ilişkilerinin resmiyet kazanabileceğinden söz eden manken, “Aileler de birbiriyle tanıştı, bakalım... Bunlar kısmet işi” dedi.

Lancome'un yeni yüzü


Oyunculuk yeteneğini tüm duyguları ustaca yansıtma becerisi ile birleştiren Julia Roberts, dünyanın en başarılı yönetmenleri ile çalıştı ve günümüzün en büyük aktörleri ile başrolde oynadı. Bu benzersiz yetenek 2001 yılında ödüllendirildi : Steven Soderbergh’in “Erin Brockovich” filmindeki rolü ile En iyi Aktris Oscar’ını kazandı. Kendini sinemayla sınırlamayan Julia Roberts, Broadway’de de sahne aldı. Ayrıca animasyonlu çocuk filmlerinde de seslendirme yaptı. 2010’da iki büyük yapıt ; yönetmenliğini Gary Marshall’ın yaptığı “Valentine’s Day” ve Ryan Murphy’nin “Eat, Pray, Love” adlı filmleri ile beyazperdede olacak.

Başarılı ve son derece kararlı bir kadın olan Julia Roberts, hiç tereddüt etmeden ününü yardım kuruluşlarına destek olmak için kullanıyor. Hasta çocukların barındığı dünyanın en geniş merkezler ağı olan Hole in the Wall Gang ve Aids ile savaşan RED kampanyası gibi.

Lancôme Uluslararası Başkanı Youcef Nabi şöyle diyor: “Dikkat çekici kişiliği ve kariyeri ile Julia Roberts bugünün kadınının amblemi. Olağanüstü yeteneği, parıltısı ve kendini adadığı işler ve kişiliği Lancôme’un değerleri ile muhteşem şekilde örtüşüyor. Markamızı mümkün olan en görkemli şekilde temsil edeceğine yürekten inanıyoruz.”

Facebook'taki sahte manken dolandırdı


Facebook'ta kendini manken Sanem Kuyucuoğlu olarak tanıtan bir kadın, magazin muhabirine tatil parasını ödetti.

Sabah'ın haberine göre Güzellik Yarışması'nda Türkiye'yi temsil eden Senem Kuyucuoğlu'nun adını kullanarak internetin popüler iletişim sitesi facebook'ta sayfa açan Serap B. Ç., dolandırıcılıkla suçlandı. 52 yaşındaki magazin muhabiri Rıza Öziş, 23 yaşındaki Serap B. Ç. tarafından dolandırıldığını iddia edip şikâyetçi oldu. Adliyeye taşınan iddiaya göre B.Ç., facebook'ta Kuyucuoğlu adına sayfa açtı. Öziş buraya, Kuyucuoğlu'yla konuştuğunu sanarak e-posta gönderdi. Serap B.Ç., kendisini manken Kuyucuoğlu olarak tanıttığı Öziş ile önce internet yoluyla ardından telefonla görüştü ve "Ev arkadaşıma tatil yeri ayarlar mısın" dedi. Daha sonra manken Senem'in ev arkadaşı olarak karşısına çıktığı Öziş'e bir haftalık tatil masraflarını ödeten, bin dolar depozitle kiraladığı evine de eşya aldıran B.Ç., bir süre sonra facebook'taki profil sayfasını da dondurarak ortadan kayboldu.

DEFİLEDE ORTAYA ÇIKTI
RIZA Öziş., bir defilede karşılaştığı gerçek Senem Kuyucuoğlu ile konuştuğunda dolandırıldığını anladı ve hemen savcılığa başvurdu. Serap B.Ç. hakkında dava açıldı.

O fırtınadan nasıl kurtulduk


Uzun uzun anlatmaya gerek yok... Bugüne kadar yaptığı harika işlere bakınca anlıyor ve hissediyor insan. Ama Demir Demirkan’la tanışınca insanın hayranlığı bir kat daha artıyor. Müziğin gerçekten ne olduğunu bilen insanlardan müzik dinlemek ayrı bir keyif verir. Denizin gerçekten ne olduğunu bilen ve onu yaşayan birinden de denizi... Kışın kendini hissettirdiği soğuk bir günde sıcak bir sohbetle ikisini birden sunan bir deniz aşığının anlattıklarını size aktarıyorum... Demir Demirkan’a ve orada olmadığı halde sohbetimizin en güzel kısımlarını süsleyen Sertab Erener’e sevgiler...


Deniz tutkusu nasıl başladı?

- Beş yaşındayken. Yazları Çeşme’de geçirmeye başladığımız zamanlar yani. Sakızlı Koyu denen yerde geçirirdik yazlarımızı. Orada her zaman botlar, zodiac’lar, windsurf’ler vardı. Tekne merakı o zamanlardan başlar yani.

Peki nasıl büyüdü bu tutku?

- Sonra bir gün babam kendini emekli etti, “Ben tekne yapacağım” diyerek Bodrum’a gitti. Bir gulet yaptı. O guleti yaparken de tersaneyi satın aldı. Birkaç gulet daha yaptı. Ben de tersaneye gide gele tekne nasıl yapılır, ne malzeme kullanılır, bütün detayları öğrendim neredeyse. Sonuçta işin mantığını bilince, denize meraklı da olunca, tekneyle aranın kötü olması mümkün değil. Biraz da windsurf sayesinde rüzgar bilgim olduğundan yelkenlilerle aram hep iyi oldu. Gemicilerimiz olmasına rağmen tekneyi yanaştırma, limandan çıkma gibi görevleri hep ben üstlenirdim.

GEÇEN YAZ BİRKAÇ FIRTINAYA YAKALANDIK

Hangi yaşlarda oluyor bunlar?

- 15 falan herhalde. Liseye gidiyorum, her yaz Ege-Akdeniz bütün koylara girip çıkıyorduk. Sonra üniversitede vakit bulamaz oldum. Daha doğrusu üniversite bitince Los Angeles’ta yaşamaya başladım. Deniz tamam da tekne mekne hak getire tabii. Kendime zor yetiyordum. Türkiye’ye dönünce yine alevlendi aşkım. 12 metrelik bir gulet aldım kendime, birkaç yaz öyle geçti. Bir sürü maceramız vardır. Tek direkli şirin bir tekne, “Shaman”. Kapat motoru, öyle süzülsün. Sonra o tekne küçük gelmeye başladı, sattık. Fiber bir yelkenli mi, o mu bu mu derken iyice tekneler içine gömüldüm. Böyle başladı işte. Uzun bir hikaye ama ancak bu kadar kısaltılır.

Tercih yelkenli mi motoryat mı?

- Ya işte... Onu ben de kendime hâlâ soruyorum bazen. Özlediğimizde yelkenli de kiralıyoruz. Ama yelkenlideyken doğaya tâbi olma durumu var bildiğin gibi. O durumda da özellikle kısıtlı vaktin varsa biraz sıkıntı yaratabiliyor. Hani rüzgar kesildiğinde veya arttığında kontrol yine motora geçiyor ya, sonuçta motoryata dönüyor sistem sanki. Ama eğer içinde yaşama durumu olacaksa fiber bir yelkenli yerine ahşap bir tekne, mesela bir Colin Archer’ı her zaman tercih ederim. Hatta ben Norveç’ten Colin Archer planları getirtmiştim Bodrum’daki tersanede yaptırmak için... Adamlar baktı planlara, “Biz bunu yapamayız abi” dediler. Orada bu işler babadan oğula geçiyor, yıllardır yapıyorlar tekneleri. Öylece bitti Colin Archer sevdam.

Şimdi bir trawler’ınız var...

- Trawler çok başka tabii ki... Kısa bir süren, mesela sadece bir ayın varsa, planı ona göre yapıyorsun. Çok şiddetli bir fırtına da olmadığı takdirde, hava esti esmedi demeden basıp gidiyorsun her yere. Ve nitekim geçen sene birkaç fırtınaya yakalandık tekneyle ama maşallah bana mısın demiyor, gidiyor bizimki.

KAHVALTISINI KENDİ HAZIRLAYAN BUYURSUN

Trawler bana “işi bilen insanların teknesi” olduğunu düşündürmüştür. Aynı fikirde misiniz? Ne işin şov kısmında ne de umursamaz bir havada, öyle değil mi?

- Kesinlikle... Mesela tekneleri çok iyi bilmeyen insanlar, bir yerde bağlı durduğumuzda sağına soluna bakıp, inceleyip “bu ne acaba” diye soruyorlar. Bir de bizimki tugboat gibi. Hani tug’ların burnu biraz daha geniş gelir, biraz yüksektir ya, biraz öyle işte. ınsanlar “siz bunu römork’tan mı çevirdiniz?” diye soruyorlar. Biraz değişik geliyor ama her tür havada her tür yola gidiyor bizimki. Mesela içinde sadece bir kamara var. Tamamen custom yani. Her şey benim tercihime göre. Bu tek kamaranın açıklaması da şu. Ben sonuçta hep tekne işleriyle haşır neşir bir insan olduğumdan biliyorum da, insanın teknesi oldu mu, hele de büyük ve kalınabilecek şekildeyse, o teknede arkadaş misafir ağırlamak da bir o kadar zorlayıcı oluyor. Yanlış anlaşılmasın, teknede arkadaşlarımızla birlikte olmayı çok seviyoruz ama...

Yatıya kalmasınlar diyorsunuz yani!

- Evet, aynen öyle... Ama onlar da biliyorlar bunu. Zaten bizim teknede görevli yok, biz yapıyoruz her şeyi. Sabah kahvaltınızı kendinizin hazırlayacağını kabul ediyorsanız kalıyorsunuz bizim teknede. Sonuçta pek çok arkadaşımız bu koşullarda kalmamayı tercih ediyor. Bu bizim aramızda bir alay konusu ama teknesi olan herkes anlayacaktır beni.

Doğru ve mantıklı... Böylece sizin kamara herhalde suit gibi?

- Eh evet, biraz büyük tabii... Yani kamaramız dışında salon diyebileceğimiz kısımda yatağa dönüşebilen bir koltuğumuz var. Hatta geçenlerde arkadaşlarımız gelip bir hafta kaldılar bizimle, ama onlar da sokakta yatmayı tercih edecek hale geldiler herhalde!

YILDIZ SEYRİNİ DE ÖĞRENMEK İSTİYORUM

Teknenizde stüdyo da kuruyormuşsunuz...

- Teknenin içinde stüdyonun yeri var. Bütün fişler, prizler hazır duruyor. Portable bir stüdyodan bahsediyoruz zaten. Artık her şey çok kolay, bir bilgisayar bile yetiyor. Yani final product’ı çıkarabileceğin bir sistem veya yer diyelim. Tabii teknede daha çok yazma, yaratma, aranjman kısımları olabiliyor.

Peki bu tekneden, yani Panacea’dan çıkan bildiğimiz bir parça var mı?

- Özge Fışkın gelmişti geçen yaz, onun şarkısını çalabilmiştik sadece.

Panacea’yla ilgili hedefler neler?

- Teknenin içini değiştirmek, daha çok yaşanabilecek bir hale sokmak istiyoruz. şu anki haliyle çok marine diyebileceğimiz bir halde. L koltuk, yemek masası düzeneği falan... Daha sıcak bir dekorasyon peşindeyiz. Bir de kendimi geliştirmek ve ehliyetimin derecesini artırmak için yıldız seyrini öğrenmek istiyorum.

TEKNEDE YEMEĞİ SERTAB YAPIYOR

Sertab Hanım’ın tekne ve denizle arası var mıydı?

- Benimle oldu işte biraz... Önceki teknede her şeyi kendisi yapardı. Tekneyi o bağlardı, atlardı suya, karaya yüzer koltuk alırdı. Bu teknede de her şeyi kendimiz yapıyoruz, görenler şaşırıyor. Mesela bir koyda başka teknelerle yan yana bağlı olduğumuzda, tekne sahipleriyle tanışıp sohbet etmeye başlıyoruz, bize soruyorlar “Yemekleri kim yapıyor?” diye. “Sertab yapıyor” deyince “Ne? Bizim hanıma söylesen hayatta yapmaz” diyorlar.

Beni bir öptü o günden sonra ayrılmadık


10 gün önce Önder Bekensir’le nikah masasına oturan Demet Akalın, yıldırım evliliğin öncesi ve sonrasını Kelebek’e anlattı. Artık çok mutlu ve huzurlu olduğunu belirten Akalın, hiçbir dedikodunun da evliliğini yıkamayacağını söyledi.


Önder ile mankenlik yaptığınız dönemden arkadaş mıydınız?

- Yok, hayır. Uzaktan tanıdığım birisiydi, tanışmışlığımız falan yoktu.

Nasıl başladı bu ilişki peki?

- Ben çok kangren olmuş bir ilişkiden yeni çıkmıştım.

Emir Tamer’le ilişkinden söz ediyorsun...

- Evet... Neyse Önder ile bizi Longtable’da Selin ımer tanıştırdı. Ondan sonra çok sık görüşmeye başladık. Sebebi de şuydu; o benim kız arkadaşlarımla çok fazla samimiydi. Dolayısıyla o bizi bir yerlere çağırıyordu, biz de onu. Hep böyle 10 kişilik grup halinde geziyorduk. Bir gece herkes benim evimde toplandı. Önder de geldi... Sohbet sırasında yılbaşında erkek arkadaşlarıyla birlikte Brezilya’ya gideceğini anlattı. Ama nasıl ballandıra ballandıra anlatıyor. O anlattığı sırada ben içimden, “Ne kadar boş konuşuyor. Biz yılbaşında beraber olacağız” dedim. (Gülüyor) Önder’in bundan haberi yok tabii.

İlginçmiş...

- Gerçekten öyle. Neden böyle düşündüm; çünkü Önder çok iyi anlaştığım birisi. Sohbeti çok güzel ve çok eğlenceli. Onunla beraberken çok huzurluyum. Dolayısıyla yılbaşını onunla geçirmek istemiş olabilirim. Allah bozmasın, hâlâ çok huzurlu bir ilişkimiz var. Gazetelerde yazdığı gibi etek boyuma falan asla karışmaz. Yasaklar falan koyduğu da yok. Kıyafetlerime bakmıyor bile... Eski şarkılarımın da hiçbirini bilmiyor. Geçenlerde radyoda onlardan biri çaldı, “Kim bu, Bengü mü?” diye sordu. Adam 15 yıl Amerika’da kalmış. O yüzden de “onu giyme, bu kıyafetini uzat” gibi dertleri yok. Kendine çok güveniyor. Ama ilk başlarda ona çok kızıyordum.

Neden?

- Neden olacak, benim ona ufaktan ufağa ilgim başlamıştı ama o her yere beni kız arkadaşlarımla beraber çağırıyordu. Yalnız davet etmiyordu. Bir gece yine grup halinde çıktık. Çok üşümüştüm. Ceketini çıkarıp bana verince, “Tamam dedim, bunun da bende gönlü var ama açılamıyor”... Aradan zaman geçti, bir gece Clup 29’a gittik. Yine kalabalığız tabii. Orada bir espri yaptı. Leopar desenli kumaştan nefret ettiğini söyledi.

ÖNDER KONUSUNDA BENİ UYARDILAR

Süreyya Yalçın’dan dolayı mı acaba?

- Bilmiyorum, olabilir. Bu leopar kumaşla ilgili yan tarafta eğlenen kızlara laf atınca, ben de bozuldum. Bozulduğumu fark etmiş, bir anda beni kendine çekip sarıldı. Kulağıma bir şeyler söyledi ve öpmeye başladı. O öpüşmeyle beraber ilişkimiz de başlamış oldu. Clup 29, bizim kırılma noktamız oldu.

Yıldırım hızıyla da evlendiniz...

- O da şöyle oldu... Galata’da Hande Yener’le barışma gecemiz vardı. O gece çok eğlendik. Çok keyifli bir geceydi. Oradan çıktıktan sonra başka bir mekana gittik. Bir ara baktım Önder bir köşede kara kara düşünüyor. Kafam da o kadar iyi ki... Yanına gidip ne düşündüğünü soramadım. O sabah eve geldik, Önder “Sana bir şey söyleyeceğim, üzülme” demez mi! Panikledim. “Adam ayrılmak istiyor” diye düşünmeye başladım. Ama Önder o gece hiçbir şey söylemedi. Sabah kalktım, baktım kendisi giyinmiş, işe gidiyor. Onu yolcu ettim. Ettim ama yüreğim pırpır, ne söyleyeceğini merak ediyorum. O sabah da bir şey söylemedi, çıkıp gitti. Ben de sıkıntılı bir şekilde banyoya girdim. Bir baktım banyo aynasında bir mektup... Çok güzel şeyler yazmış, yazmış, en sonunda da “Karım olur musun?” demiş. Ben mektubu aldım, banyonun ortasına oturdum, hem okuyorum hem ağlıyorum. ılk önce Hande Yener’i arayıp bu sevincimi onunla paylaştım. Sonrasında her şey hızla gelişti.

Ne diyelim, Allah mutlu etsin. Önder de senin gibi çok fırtınalı ilişkiler yaşadı... Ne düşünüyorsun onun hayatıyla ilgili?

- Biz evlenmeden önce her şeyi oturup konuştuk. O bana yaşadıklarını anlattı, ben ona. Önder dışarıdan çok farklı algılanan biri. Bu evlilikle ilgili beni uyaran kız arkadaşlarım oldu. Ama ben kimseyi dinlemedim. Anlatılanlar gibi kötü bir şey varsa ortada, onu kendim görmek istedim. Dediğim gibi Önder dışarıdan değişik tanınıyor olabilir ama özünde öyle değil. Acayip sevgi dolu, insancıl bir adam.

GECE HAYATINDAN KOCA YAPTIM

Daha açık konuşalım mı? Önder’le ilgili şöyle genel bir algı var; zengin kadınlarla beraber olan, aslında hiçbir şeyi olmayan bir playboy...

- Herkes için her şey söyleniyor. Benim kocam en azından askerliğini yapmış, kötü alışkanlıkları olmayan, işinde, gücünde, bana huzur veren birisi. O yüzden parası pulu beni çok enterese etmiyor. Evini geçindirecek kadar para kazanması benim için yeterli, ki kazanıyor da zaten. Benim fazla parada pulda gözüm yok. Karşımdaki insana baktığımda bir aşk evliliği yaptığını görüyorum. Ayrıca ben de aynaya baktığımda yaşadığım aşkın yüzümdeki yansımalarını görüyorum. Daha ne isteyebilirim ki...

Cimri mi Önder?

- Öyle diyorlar değil mi? Düğünümüzü Önder yaptı ve hiçbir masraftan kaçınmadı. Yani cimri değil, tutumlu. Hesabını çok iyi biliyor ve beni de bu konularda uyarıyor. Geçmişte yaşadıkları beni çok enterese etmiyor. Benim geçmiş ilişkilerim de onu... Biz her şeyin üstünü örttük ve güzel bir ilişki yaşıyoruz. Mutluyuz, huzurluyuz. ınsanların benim düğünümle, ilişkimle ilgili bu kadar çok konuşmasından da açıkçası çok rahatsız oluyorum.

Ne iş yapıyor Önder?

- Ailesinin kimya ve tuz fabrikaları var. Bunun dışında bir güvenlik şirketleri var. İşi gücü yerinde bir çocuk yani...

Önder’in nikah şahidi Selin İmer’di... Sen, birkaç yıl önce Selin İmer yüzünden ilk eşin Oğuz Kayhan’dan boşandın.

-Çünkü telefon mesajlarını yakalamıştım.

Hatta İmer’le mahkemelik bile olmuştun. Nasıl bir anda bu kadar kanka olabildiniz?

- Evet Selin İmer, ilk eşimden ayrılmama sebep olan kadındır. Ancak ben hiçbir zaman Selin’den gelen mesajları görmedim. Eşimden giden mesajları görmüştüm. Ben karşılıklı mesajlaştıklarını düşünerek Selin’i sorumlu tutmuştum. Keşke o zaman telefon açıp Selin’e sorsaymışım. Sonrasında kendisiyle konuştuk. O dönem eşim mesaj atmış ama Selin hiçbir zaman bu mesajlara yanıt vermemiş. O yüzden de Selin’le çok iyi arkadaş olduk. Selin, ayrıca Önder’in çok eski arkadaşı. ıki kardeş gibiler yani. Dolayısıyla Selin, Önder’in nikah şahidi oldu. Tabii işin iç yüzünü bilmedikleri için, bu durum herkese tuhaf gelmiş olabilir. Selin’in benim hayatımdaki yeri çok önemli. Çünkü o, benim bir dönemimin kapanmasına, başka bir dönemimin açılmasına neden olan kadın. ılk eşimden onun yüzünden ayrıldım, ikinci eşimle de onun sayesinde tanıştım. şaka gibi yani. Hayat çok eneterasan. Gece hayatından tanıştığım bir insanla, gece hayatından koca yaptım. Hani “Gece hayatında koca mı var?” denilir ya... Var işte... Sonuçta hepimizin gittiği, eğlendiği yerler aynı... Ama bizimkisi çok hızlı oldu. 1,5 aylıkken evlendik. Ben bütün flörtümü de, heyecanımı da evlilik içinde yaşamayı istedim. 2-3 yıl birlikte yaşayınca bütün heyecan bitiyor çünkü. şimdi çok huzurluyum. ınanın kendimden çok Önder’e güveniyorum. O kadar mutluyum yani. Ben bir aşk evliliği yaptım, sevdiğim adamla evlendim.

BENGÜ’YÜ ÇAĞIRMAMAM TAM BİR DENYOLUKTU

Oysa Önder’le inat uğruna evlendiğin söyleniyor...

- Kime inat yapabilirim ki? Ben son dört ayda eski erkek arkadaşımdan iki tane evlenme teklifi aldım. Ama kabul etmedim. Etseydim, hayatım kararırdı. Çünkü çok huzursuz ve kangren bir ilişkiydi. Onun için kim, neye inanmak isterse inansın, ben nefes aldığım sürece Önder’le evli kalacağım.

Evlenmeden iki gün önce eski eşiniz Oğuz Kayhan’a “Evet de, evlenmeyeyim” diye mesaj attığın doğru mu Demet?

- Böyle bir şey olabilir mi? İnsanın canını acıtmak için bu kadarı da yapılmaz yani. Pes diyorum. Böyle bir şey yok.

Aranızda evlilik sözleşmesi var mı?

- Bunu konuşmadık bile...

Ama annen “sözleşme yap” der, rahat bırakmaz...

- Artık annem için yaşamıyorum. Eskiden hep onu düşünürdüm. Ama bir yerden sonra insan kendini düşünmeye başlıyor. Dolayısıyla annemi bu ilişkinın içine çok sokmuyorum.

Hande Yener ve Gülşen düğününde vardı. Bengü’yü niye çağırmadın?

- Ben Bengü’yü de seviyorum. Öyle atışmalarımız falan oldu ama iyi bir kız. Keşke düğünüme de çağırsaydım. Benim denyo halim işte. Bazen öyle aptal aptal şeyler yapıyorum. Kızın “Mutluluklar dilerim” açıklamasını okuyunca kendime kızdım yani.

Gerçekten “80 Euro kişi başı, kalabalık gelmeyin” diye mesaj attın mı davetlilere?

- Ya hiç böyle bir şey olur mu Sema? Bir kadın popçu kalktı (Tuğba Özerk) makyözü ile gelmek istedi. Ben de “Lütfen yalnız gel” dedim, hepsi bu. Bu 80 Euro nereden çıktı hiç anlamıyorum. Ayıp yani.

Sonra konuştunuz mu Tuğba ile?

- Asla... Telefonlarını falan hep sildim. O düğün telaşında beni daha da geren birisiyle niye konuşayım yani.

SİBEL CAN’A KIRGINIM

Ben Sibel Can’ı çok severim. Kendisi benim nikah şahidim olacaktı. Bunu günler öncesinden konuştuk, kararlaştırdık. Seve seve geleceğini, şahidim olacağını söyledi. Fakat nikaha 2 gün kala kendisine bir türlü ulaşamadık. şahitlik için işlemleri başlatmamız gerekiyordu. Fakat bir türlü telefonları açılmadı. Ardından acil bir konseri çıktığını ve gelemeyeceğini söyledi. Oysa gazetede okudum, çocuklarıyla çoktan Londra’ya gitmiş bile. Apar topar yeni şahit buldum ama iki ayağım bir pabuca girdi. Çok kırıldım ve üzüldüm. Sonra kendisi bana bir mesaj yazdı ama kırgınlığım geçmiş değil yani.

ÖNDER, MEG RYAN İLE PODYUMA ÇIKACAK

Demet Akalın, eşi Önder Bekensir’in İstanbul Fashion Week ’in açılışı için İstanbul’a gelen Meg Ryan ile bir defilede podyuma çıkacağını söyledi. Akalın, “Meg Ryan’dan kıskanmam ama Angelina Jolie olsaydı, hayatta izin vermezdim” dedi.

Dekolteler yarıştı


“Romantik Komedi” filminin galası önceki akşam İstinye Park’ta yapıldı. Filmin bütün kadın oyuncuları, galaya derin sırt dekolteli kıyafetlerle katıldı.

Cemal Hünal, Sedef Avcı, Sinem Kobal, Burcu Kara, Begüm Kütük, Engin Altan Düzyatan ve Gürgen Öz gibi genç oyuncuların rol aldığı, 5 şubat’ta vizyona girecek “Romantik Komedi” filminin galası, önceki akşam ıstinye Park Alışveriş Merkezi’nde yapıldı. Galada dikkat çeken bir ayrıntı, filmin kadın oyuncularının kıyafetlerinde derin sırt dekoltesini tercih etmesiydi.

ÜNLÜLER AKIN ETTİ

Hakan Ketche’nin yönettiği, metropollerde yaşanan kadın-erkek ilişkilerini eğlenceli bir üslupla ele alan filmin galasına, ünlü isimler akın etti. Geceye katılanlar arasında Özcan Deniz, Acun Ilıcalı, Ali, Ezo ve Gül Sunal, Arzum Onan, Behzat Gerçeker, Hande Subaşı, Mahsun Kırmızıgül, Nez ve Sermiyan Midyat da vardı.

İŞTE SİNEM'İN SON ÖPÜŞME SAHNESİ

Sinem Kobal'ın Engin Altan Düzyatan ile yaz aylarında çektiği öpüşme sahneleri çok konuşulacak gibi. Bir süredir Arda Turan ile birlikte olan genç oyuncu , daha önce sinemada kural koymazken , artık öpüşme ve sevişme sahnelerini sevgilisinin isteğiyle reddediyor.

SEVİŞMEYE YORUM YOK

Filmde sevişme sahneleri bulunan Sedef Avcı’ya gecede eşi Kıvanç Kasabalı eşlik etti. Kasabalı, o sahnelerle ilgili soruya “Ben çok başarılı bir film olduğunu düşünüyorum. Sevişme sahneleri hakkında da yorum yapmak istemiyorum. Burada kötü bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. Gerçek bir oyuncu, verilen rolü yerine getirir” yanıtını verdi.

SEX AND THE CITY FİLMİNE BENZEMİYOR

Fragmanının yayınlanmasıyla “Sex and the City filmine benziyor” eleştirileri alan “Romantik Komedi”nin oyuncuları, yapılan yorumları haksız buldu. Sedef Avcı, “Filmi izlemeden neden böyle bir eleştiride bulunuyorlar hiç anlam veremiyorum ama belki film metropolde geçtiği ve kadın-erkek ilişkilerini ele aldığı için böyle bir benzetme yapmış olabilirler” dedi.

KİTAP YAZIYORUM

“Romantik Komedi”nin gişede başarılı olacağına inandığını söyleyen Burcu Kara, bilinmeyen bir yönünü galada basın mensuplarıyla paylaştı: “şu sıralar üzerinde çalıştığım bir kitabım var. Bir gün cesaret edebilirsem, onu çıkaracağım.”

5 aylık hamile nikah 14 Şubat’ta


YELİZ Yeşilmen, yedi yıldır birlikte olduğu işadamı Uğur Akbaş’tan bebek beklediğini açıkladı.

Beş aylık hamile olduğunu söyleyen Yeşilmen, “Cinsiyeti kız. Ona Esina adını vereceğiz. Odasını bile şimdiden hazırladık. Çocukları çok seviyorum ve şimdi annelik heyecanı yaşadığım için çok mutluyum” dedi. Yeşilmen, Akbaş ile 14 Şubat Sevgililer Günü’nde nikâh masasına oturacağını da söyledi: “Yedi yıldır karı-koca gibi yaşadığım sevgilimle bu işi resmileştirme kararı aldık. Özellikle 14 Şubat Sevgililer Günü’nde evlenmek istiyoruz. Nikâhımız Hilton Adana Oteli’nde kıyılacak. Kına gecemi ise 7 Şubat’ta Maslak Darüşşafaka’nın barında yapacağım. O gece barı kapatacağız.”